|
||
Ateş ve Su Gibi Sevmek | ||
Gönül Aktürk | ||
sonkitap75@gmail.com | ||
Ateş ve su gibi sevebilmek; sıkıca sarıldığında Su ile küle dönmek ateş ile buharlaşıp uzaklaşmak, bir defa sarılmak yeter. Çünkü sarılmak sevgiyi tanımlamaktır…
Kim böyle sevebilir ki; Anneniz, Babanız, kardeşiniz sevgiliniz beklide sadece siz.
Sarışın ela gözlü, erkek çocuğum. Küçük köy evimizin ahşap tavanlı odasında günlerdir hasta ve yatağında, inleyen babamı izliyorum. Bu gün hiç inlemiyordu sadece tavana bakıyordu. Ona yaklaşıp;
-Baba, neden sesin çıkmıyor?” Bana cevap vermiyordu. Babamın ölmüş olabileceğini anlayacak yaştayım. Babamın öldüğünü kimseye söylememeliyim. Ağlamak geliyor içimden ama şimdi değil. Usulca odada cıktım. Anneme koşuyorum annem avluda oturduğu ocak başında ekmek pişiriyordu.
-Kerem Babana baktın mı oğlum?” Annemin tam karşısındayım dudaklarım kımıldarsa ağlayacağım fakat anneme bir cevap vermeliyim. Konuşamıyorum annem tekrar sordu.
Oğlum bir şey söyle.” Ona cevap veremiyorum çünkü babamı alıp mezarlığa götürüp orada gömeceklerini biliyorum. Fakat dudaklarımdan; babam artık inlemiyor konuşmuyor” cümleler dökülünce; Annem saca sermek üzere elinde tutuğu hamur kaydı ve elinin celini saca yapıştırdı canı yanınca elini çekti. Annemin elinin derisi kızgın saca yapışmıştı. Annem bir feryatla yandaki maşrapaya elini soktu. Yerinden kalkıp hızla gitti. Ben oracıkta kaldım.
Ertesi günün öğlen ezanında babamı kazıdıkları çukura gömdüler ben hiç ağlamadım. Yetim bir çocuktum. Başka kardeşim yoktu. Annem mezarlığa gider her gün ağlardı. Bazen anemin gözyaşlarından babamın bir ağaç olarak mezarından büyüyeceğini düşünürdüm. Aradan üç yıl geçti. bir bayram sabah gök gürültülü yağmur yağmakta annem, yağmurdan dolayı beni mezarlığa götürmedi. Onu arkasından takip ediyorum kısa bir sürede yağmur suyu içime kadar işlemişti. Anem mezarlığa ulaştığında ben onu 30 metre geride izliyordum. Mezarın üzerinde bir şimşek çaktı kulaklarımda yankılanan ses ve küçük bir ateş kıvılcımı annemi küle cevirdi. Annem babamı çok sevdiği için babamın onu küle çevirdiğini düşünmüştüm. Babam ateş anemi külü olmuştu. Annem yağmur babam ateşti. Ben öksüzdüm. Şimdi ikisi yan yana yatmakta ve ben artık ağlayabiliyorum. aradan tam 30 yıl geçti Annemin çığlıkları beynimde hala duruyor. Artık ben onlardan uzak bir şehirdeyim. Uzun zaman oldu ziyaretlerine gidemedim. Anlıyordum ki ölenler değil kalanlar terk ediyor …
VURULDUK DÜŞTÜK YERE Vurgun ansızın geldi. Yaramız derin acımızı nafile Yol arkadaşım ah gardaşım Ne bu şimdi eğilmeden devrildik.
Yaralıyız düşmüşüz yere. Ben bir sevda türküsü soluyayım Sen, derin düşle, düşün, yârin göğsüne dayalı başın Sarı nergis kokusu, tutma nefesini;
Usulca arala gözlerini Ah etme bölünmüşlüğüne Murada ermemişliğine sevmiştik, son bekleyişte sevilecektik
Ölmez ise, birimiz sevgiliye gidecektik Bulanık Zamanın ibresi düştü Derdik. Şafakta yola düşüp akşama dönecektik Takıldı ayaklarımıza bir sarmaşık Gün arası yol ortasında vurulduk derdik
Yaralıydık fırtınaya kaldık. El uzatacak kadar yakın, Sesimizi duyuramayacak kadar sağır insanlar gördük. Nasıl gelmezdik; Devrik bir aşkla sevdik…
O vakit, Yâr, can diyecek Busesi Yangını içinde körükler Gözyaşı kurşun gibi esmer anlına düşecek. Şimdi Kapat gözlerini
Say ki panzehiri toprak Sarıldık ak kefende seviştik. Bu kaçıncı yar göğsüne düşmemiş baş Bu seferde biz öldük |
||
Etiketler: Ateş, ve, Su, Gibi, Sevmek, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.